Atatürk'e yolculuk -
ÖNCE BUNU OKUYUN SONRA ALT BÖLÜMDE GÜZEL ÖYKÜYÜ OKUYUN LİDER KİMDİR? NASIL OLMALIDIR?
SİZ KARAR VERİN
* *- Askerimizin başına çuval geçirildiğinde sessiz kalan,*
*- Karakollarımıza komşu bir ülkeden saldırılar düzenlenip şehitler verdiğimizde harekete geçmeden önce icazet almak için okyanus ötesine giden, *
*- Fuarlarda, ülkemizin bir bölümünü kurdukları kukla devletin parçası olarak gösteren haritalar asanlarla hala resmi temaslarda bulunan değerli yöneticilerimize ve
- 85 yılda nerelerden nerelere geldiğimizi hala göremeyen aziz vatandaşlarımıza ithaf olunur. *
Özellikle "Davos" benzeri mahalle kabadayiliklariyla, kendini " Devlet adami" zannedenlerin, ve yandaslarinin , cok cok iyi okumalari gereken bir öyküdür
Yüzyilda bir yetisen, asil, cagdas ve devrimci liderin hangi niteliklere sahip olmasi gerektigini, dilerim bizdeki " Cakma" liderlerde ögrenirler. Zira yaptiklari ABD destekli halki uyutma senaryosundan baska birsey degil.
Lider altta ,öyküyü okuyunca anlayacaksınız.
Çakma değil
ATATÜRK ''KELİMESİNİN BAŞKA BİR ANLAMI VAR MI?'' DİYE SORUNCA
*Fransada çok meşhur bir sözlük vardır, Larousse. Burda bir kelime var, "décapiter". *
*Bu kelime 1931 yılındaki sözlükte boynunu vurmak diye ifade ediliyor. Kelimenin bir başka anlamı daha var. Kazığa oturtmak, yani sivri bir kazık hazırlamak ve kazığın bir ucu insanların ağzından çıkacak şekilde üzerine oturtmak. Vahşi bir uygulama. *
*Burada kazığa oturtmak deyiminin manasını açıklığa kavuşturmak için örnek veriliyor: "Türkler bugün bile esirlerini kazığa oturturlar."*
*Atatürk bunu öğrenince Fransız büyükelçisini yemeğe davet ediyor. Elçi diğer elçilere böbürleniyor, hava atıyor Atatürk tarafından davet edildiği için. Köşke geliyor, yemekler yeniyor. Atatürk tabii bir şekilde elçiye bu kelimenin anlamını soruyor. O da bildiği anlamı söylüyor. Atatürk "Kelimenin başka bir anlamı var mı?" diye sorunca, büyükelçi "Bunu söylemek için sözlüğe bakmam gerekir" diyor.
Atatürk daha önce hazırlamış olduğu ve çalışanlarına öğütlediği şekilde Larouse' u getirtip büyükelçinin önüne koyduruyor. Elçi daha işin nereye kadar gideceğinin farkında olmadan hevesle okumaya başlıyor. Ancak kelimenin karşısında kazığa oturtmak konusunda verilen örnek cümleye gelince ancak yarıya kadar okuyabiliyor ve yarısından sonra yutkunarak Atatürk' ün yüzüne bakıyor. *
*Atatürk diyor ki: "Demek ki biz Türkler bugün de esirlerlerimizi kazığa oturtuyoruz öyle mi, öyle mi sayın sefir? Sözlüğünüze böyle yazmışsınız , bu doğru mu?*
*Sefir hemen sözlüğü biraz karıştırıyor ve bir kaçamak noktası bularak diyor ki: "Efendim bu sözlük Katolik Kilisesi'nin matbaasında basılmış, bildiğiniz gibi biz laik ülkeyiz, kilisenin yaptıklarının bizim hükümetimizle bir ilgisi yok. Bizi ilgilendirmez ve biz kiliseye karışamayız."
Atatürk: "Öyle mi efendim, siz laik bir ülke olduğunuz için demek ki kiliselere karışamıyorsunuz. Öyleyse ben de yarından itibaren İstanbul'daki kiliselerin kapılarına koca birer kilit astırıyorum" diyor.
Bunu duyan sefir birden ayağa kalkıyor ve: "Ekselans, protesto ederiz " diyor.* *Bunun üzerine Atatürk: "Hani sizi ilgilendirmiyordu, karışmıyordunuz? " diyor ve ilgililere dönerek: "Sefire yolu gösterin" diyerek bir anlamda onu kovuyor.
Sonra ne mi oluyor? Tabi Fransız hükümeti laiklik söylemlerini bir tarafa bırakıyor, hemen o sözlük toplatılıyor ve yeni baskısında o cümle çıkarılıyor.
Namık Kemal Zeybek * *Atatürk'e yolculuk - Kanal B Televizyonu*
|